Allahu Teâlâ
buyuruyor:
(Ey Resulüm) de ki: Hamd olsun
Allah'a; selâm olsun, O'nun seçtiği (peygamber) kullarına...”[1]
"De ki: Allah'a hamd olsun; O,
yakında size azab alâmetlerini gösterecektir. "[2]
"Söyle: O Allah'a hamd olsun ki,
evlâd edinmemiştir."[3]
"Eğer şükrederseniz, elbette size
nimetlerimi arttırırım."[4]
"Beni ibadetle anın ki, ben de
sizi mağfiretle anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin."[5]
Allah'a hamd ve şükür etmeyi
emreden ve faziletlerini açıklayan ayetler çoktur.
295- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre,Re-sûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Her şerefli iş ki, ona Allah'a
hamd ile başlanmamıştır; o iş bereketsizdir." Bir rivayet de
şöyledir:
"Her söz ki, ona Allah'a hamd ile
başlanmamıştır; o kesiktir (bereketsizdir).'* Diğer bir rivayet de
şöyle:
"Bismillâhirrahmânirrahîm ile
başlanmayan her önemli iş güdüktür (bereketsizdir)."[6]
Alimler şöyle demiştir: Her kitab
yazanın, ders okuyanın, ders okutanın, hutbe oyunanın, kız isteyenin ve önemli
diğer işlerde bulunanın, Allah'a hamd ile başlaması müstahab
olur.
İmam Şafi'î (Rahimehullah)
demiştir: Kişinin, kız isterken ve istenilen her işin başında insanın Allah
Tealâya hamd ve sena, Allah'ın Resulüne (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de Salât
getirmesini severim.
Hamd Etmek
Müstahabdır
Daha önce geçtiği gibi, her önemli
ve şerefli işin başında Hamd getirmek müstahabdır. Yine yemeği ve içmeyi
bitirdikten sonra, aksırınca, bir kadını nikahlamak isteğinde bulununca, nikâh
akdi yapılınca, heladan çıkanca Hamd etmek müstahabdır. İleride gelecek ilgili
bölümlerde, bu meseleler, delilleriyle ayrıntılı olarak beyan edilecektir,
İnşa-Ellahu Teâlâ... Heladan çıkışta ne söyleneceği, bununla ilgili bölümde
geçmişti. Söylediğimiz gibi yazılan kitablann başında Hamd getirmek müstahab
olduğu gibi, ister hadîs okunsun, ister fıkıh ve ister bunlardan başkası olsun,
ders veren hocaların ve okuyan öğrencilerin başlarken Hamd getirmeleri de
müstahabdır. Hamd etme ifadelerinin en güzeli şudur:
"Elhamdü îillâhi rabbi't-âlemîn."
(Hamd ve Övgü, bütün âlemleri yaratan Allah'a mahsustur.)"
Hutbede Allah'a Hamd
Etmek
Cuma hutbesinde ve diğer
hutbelerde Allah Teâlâ'ya Hamd etmek rü-kûndur; bunsuz hutbe olmaz. Hamd
getirmenin en azı: "Elhamdülillah" sözüdür. Faziletli olan, bu övgüye ilâve
yapmaktır. Fıkıh kitablarında bunun tafsilâtı maruftur. Hutbedeki Hamdin arabça
ifade ile olması da şarttır.
Duâ Sonunda Hamd
Etmek
İnsanın yapmış olduğu duayı,
âlemlerin yaratıcısı olan Allah'a hamd ile bitirmesi müstahab olduğu gibi,
duasına hamd ile başlaması da müstahabdır. Bunun delili, yakında Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "SALAT" getirme bölümünde sahîh hadîsten
gösterilecektir, İnşa-Allahu
Nimet Gelince Yahud Kötülük Kalkınca Hamd
Etmek
Bir nimet elde edildiği zaman
yahud hoş olmayan bir şey yok olduğu zaman, Allah Teâlâ'ya hamd etmek
müstahabdır; ister bu iş kendisi için ister arkadaşı için ve ister müslümanlar
için olsun...
296- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre; "Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e îsrâ (miraç) gecesinde, sütten
ve cennet şarabından iki kadeh
getirildi de onlara baktı. Sonra sütü aldı. Cibrîl (Aleyhisseîâm) Peygambere
dedi: O Allah'a hamd olsun ki, seni islâm alâmetine iletti. Eğer şarabı
alsaydın, ümmetin sapıtırdı."[7]
297- Ebû Musa
El-Eş'arî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kulun çocuğu ölünce, Allah Teâlâ
meleklerine sorar: Kulumun çocuğunun canını aldınız?
Melekler:
-
Evet, derler. Onun kalb meyvasmı aldınız? der, Allah.
Onlar:
- Evet, derler. Allah
buyurur:
-
O kulum ne söyledi? Melekler derler ki:
- O sana hamd etti ve : Biz
Allah'dan geldik, yine O'na döneceğiz, dedi. Allah Tealâ
buyurur:
- Kuluma cennette bir ev yapın ve
ona HAMD evi adını verin."[8]
Tirmizî demiştir ki, hadîs hasendir. Hamd'ın fazileti ile ilgili
hadîsler
çoktur ve meşhurdur. Kitabın
başında "Sübhânellah, Elhamdülillah ve diğer zikirlerin fazileti ile ilgili
sahih hadîslerden bir miktar geçmişti.
Hamd Üzere Yemin
Etmek
Horasan'h müteahhirûn alimlerimiz
şöyle demişlerdir: Bir kimse, Allah Teâlâ'ya en kapsamlı, en büyük bir hamd
edecektir diye, yemin etse, bunun yemininde sadık kalmasının yolu, şunu
söylemesidir:
"Elhamdü Îillâhi hamden yuvâfî
niamehû ve yükâfiu mezîdehu (Allah'ın nimetlerinin hakkını ödeyecek ve
nimetlerinin ziyadesini müsavi olarak bir hamd ile Allah'a hamd olsun). Yani
Allah'ın nimet ve ihsanlarından daha çoğunun şükrünü karşılayan hamd, Allah'a
mahsustur. Demişlerdir ki: En güzel övgü ile Allah'ı övecektir diye yemin etmiş
olursa, yemininde sadık kalmasımn yolu şunu söylemektir:
"Lâ uhsî senâen aleyke ente kemâ
esneyte ala nefsike" (Ben Sana karşı gereken övgüyü yapamam; Sen kendini övdüğün
gibisin). Bazıları, bu sözün sonuna şunu ilâve
etmişlerdir:
"Feleke'l-hamdü hattâ terzâ." (Sen
razı oluncaya kadar, ha m d Sanadır).
Ebû Sa'd EI-Mütevellî, "Allah
teâlâ'yı en büyük ve en yüce bir övgü ile övecektir, diye yemin eden kimsenin
meselesini şöyle şekillendirmiştir: Daha önceki zikrin başına "SÜBHANEKE"
teşbihini getirerek hamd etmelidir ki, yeminini bozmamış
olsun.
298- Ebû Nasır
Et-Timar'dan, o da Muhammed ibni Nadir'den (Ra-himehullahu Tealâ) rivayet
ettiğine göre, demiştir ki, Âdem Aleyhisse-lâm şöyle dedi: "Ya Rabbî! Elimin
kazancı ile beni meşgul ettin. Bana bir şey öğret ki, onda hamd ve teşbihin
kapsamlı anlamı olsun. Yüce ve büyük Allah ona şunu vahyetti: Ey Adem!
Sabahladığın zaman üç defa, akşamladığın zaman üç defa şöyle
söyle:
"Elhamdü lillâhi rabbİ'l-âîemîne
hamden yuvâfîniamehû ve yükâfiv mezîdehû.
İşte bu, hamd ve tesbîhin en
kapsamlisıdır. En iyisini Allah bilir.
Allah'ın Resulüne Salât
Getirmek
(Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)
Allah Teâlâ
buyuruyor:
"Allah ve melekleri, Peygambere
"Salât" ederler. Ey iman edenler, siz ona salât ve selâm ediniz. "[9]
Peygambere salât getirmenin
faziletine ve bununla emre dair hadîsler sayılamayacak kadar çoktur. Ancak biz,
bunların bir kısmını göstereceğiz ve diğerlerinin üzerine de ilgi toplayarak
onlarla kitabımızı bereketlendireceğiz.
299- Abdullah
ibni Amr ibni'I-As'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Resülüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu
işitmiştir:
"Kim bana SALÂT ederse, ondan
dolayı Allah ona on salât (rahmet) eder. "[10]
300- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Re-sûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Kim bana bir salât ederse (bana
Allah'tan rahmet isterse), Allah ona on rahmet (salât) eder. "[11]
301- Abdullah
İbn-i Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (S.A.V)
şöyle buyurmuştur.
"Kıyamet gününde insanların bana
en iyisi, bana en çok salât getireni-dir."[12]
302- Sahîh
isnadlarla Evs ibni Evs'den (Rradıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre,
demiştir ki Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
"Sizin günlerinizin en faziletlisi
cuma günüdür. Bu günde bana salâtı çok yapın; çünkü sizin salâtınız bana
arzolunur. Ashab dediler ki, ey Allah'ın Resulü! Senin kemiklerin ufalanmışken,
bizim salâtımız sana nasıl arzolunur? Buyurdular: Allah, Peygamberlerin
cesedlerini arza haram kılmıştır (toprak onları çürütmez). "[13]
303- Ebû
Davud'un Sünen'inde "Kitabu'l-Hacc'm sonunda Kabirleri ziyaret bölümünde sahîh
bir isnadla Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir
ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Benim kabrimi (toplanılıp
eğlenilen) bir bayram yapmayın, bana salât edin; çünkü sizin salâtınız (bana
rahmet duanız), nerede olursanız bana ulaşır. "[14]
304- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre
Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuştur:
"Kim bana selâm ederse, Allah
ruhumu bana iade eder de ben onun selâmını alırım (ona iade ederim). "[15]
Yanında Peygamber Anılan Kimsenin
Peygambere Salât Ve Selam İle Emredilmesi
305- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"O adamın burnu yere sürünsün
(zelil olsun) ki, yanında anıldım da, bana SALAT getirmemiştir. "[16]
306- İyi bir
isnadla Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Ben, kimin yanında anılırsam,
bana SALAT getirsin; çünkü bana bir defa salât getirene (Allahümme Salli Alâ
Seyyidina Muhammed, diyene) Allah Azze ve Celle on rahmet ihsan eder.”[17]
307- Cabir'den
(Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kimin yanında anılmışım da bana
salât getirmemiştir, o günah işlemiştir. "[18]
308- Hazreti
Ali'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah
SaUalla.hu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Cimri o kimsedir ki, yanında
anıldığım halde bana salât getirmemiştir. "[19]
309- İmam Ebû
İsa Et-Tirmizî demiştir ki, alimlerden birinden rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir:
"Bir kimse, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e bir defa mecliste (oturup sohbet edilen yerde) salât
getirirse, o salât, mecliste olan tekrar anılmalara kifayet eder."[20]
Allah'ın Resulüne Salât Getirmenin
Şekli
Daha önce, Namazın Zikirleri
bölümünde, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirmenin
keyfiyyetini ve bununla ilgili meseleleri beyan etmiştik. (Salât getirmenin kısa
lâfızları:
"Allâhümme Salli Alennebiyyi,
Sallallahu Alâ Muhammedin, Sallallahu Alâ Resûlihi, Sallallahu Alennebiyyi,
Sallaîlâhu Aleyhi, Alîâhümme Salli Alâ Muhammedin ve Ala
Âlihi...).
Anlattığımız "Salât" getirme
lâfızlarına, bazı alimlerin ve îbni Ebî Zeyd EI-Malikî'nin dedikleri gibi: "...
Verham Muhammeden ve Âle Muhammedin" ilâvesini yapmak müstahabdır, sözünün aslı
yoktur ve bid'-attır. îmam Ebû Bekir ibnu'l-Arabî El-Malikî, kendi kitabı olan
Tirmizî şerhinde, bu meseleyi inkâr hususunda ileri gitmiş ve İbni Ebî Zeyd'in
hataya düştüğünü söyleyerek böyle salât getirenleri de cehaletle vasıfla-mıştır.
Demiştir ki: Çünkü Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendisine "Salât"
getirme keyfiyetini bize öğretti; bunun üzerine ziyade yapmak, onun sözünü
kusurlu görmektir ve Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sözünü bir nevi
düzeltmedir. Muvaffakiyet Allah'dandir.
(Salât ve Selâmı bir arada
getirmek)
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e "Salât" getirildiğinde, "Salât ile Teslîm" sözlerini bir araya
getirerek: "Sallallahu Aleyhi ve Selleme", demelidir. Yalnız bir tanesini
kullanarak "Salîallahu Aleyh" yahud: "Aleyhisselâm" Şeklinde
söylememelidir.
(Salât ve selâmı yüksek sesle
söylemek)
Hadîs okuyan, yazan veya yazdıran,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem anıldığı zaman, ona Salât ve Selâmı
yüksek sesle getirir ki, bu müstahabdır. Fakat aşırı derecede ses yükseltilmez.
Yüksek sesle getirilmesini beyan edenler, îmam Ebû Bekir El-Hatîb El-Bağdadî ve
başkalarıdır. Ben bu konu üzerindeki münakaşayı, Hadîs İlimleri bahsine
aktardım.
Gerek bizim ve gerekse diğer
mezheb alimleri, Telbiye (lebbeyk) getirildiği zaman, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e yüksek sesle Salât getirmenin müstahab olduğunu
söylemişlerdir. En iyisini Allah bilir.
Duaya Allah Teala'ya Hamd Ve Peygambere
Salât Getirmekle Başlamak
310- Fedâle b. Ubeyd'den (Radıyallahu Anh) rivayet
edildiğine göre, demiştir ki: Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazında
duâ eden bir adamın, Allah'a hamd ve Peygambere Salât getirmediğim işitti.
Bunun üzerine Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Bu adam acele etti"
buyurdu ve sonra onu yahud başkasını yanına çağırıp şöyle dedi: "Sizden biriniz
namaz kılınca, önce yüce Rabbine hamd ve sena ile başlasın,sonra Peygambere
(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) salât getirsin. Bundan sonra dilediği duayı
yapsın.”[21]
311- Ömer
ibni'l-Hattab'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir:
"Peygamberine (Sallallâhu Aleyhi
ve Sellem) Salât olunmadıkça, duâ, yerle gök arasında durdurulur. Ondan hiç bir
şey göğe yükselmez (Allah'ın kabulüne arzolunmaz). Salât getirildikten sonra
kabule mazhar olur).[22]
"Ben de derim ki, duanın başında Allah'a hamd ve sena, sonra da Peygambere
salât getirmenin müstahab olduğunda âlimler birleşmişlerdir. Yine bunlarla dua
bitirilir. Buna dair nakledilen rivayet ve haberler çoktur ve bilinen
şeylerdir.
Peygamberlere Ve Onlara Tâbi Kılarak
Âl'lerine (Ailelerine) Salât Getirmek
(Sallallâhu Aleyhim ve
Selleme)
Peygamberimiz Muhammed Sallallâhu
aleyhi ve Sellem üzerine Salât getirmenin gereği üzerinde alimler
birleşmişlerdir. Yine sayılı alimler, diğer peygamberlerle yalnız başına
melekler üzerine Salât getimenin cevazında ve müstahab oluşunda ittifak
etmişlerdir. Amma peygamber olmayanlara gelince, alimlerin çoğunluğu buna cevaz
vermemiştir. Meselâ: Ebû bekir Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, denmez. Bunun hükmü
üzerinde ihtilâf edilmiştir. Bazı alimler, bunu söylemek haramdır, demişlerdir.
Çoğu da, tenzihen mekruhtur, demiştir. Çok kimseler de, bunu söylemek mekruh
değil; ancak evlâ olanı terktir, demişlerdir. Fakat sahîh olan, çoğunluğun
üzerinde bulunduğu tenzihen mekruh oluş hükmüdür. Çünkü bu bid'at ehlinin
tutumudur. Biz, şeriata uymayan tutumlardan sakındırırız. Mekruh, hakkında
yasaklama olan şeydir.
Alimlerimiz demişlerdir ki,
"Salât" getirmek, selef dilinde, peygamberlere has olarak kullanılmıştır
(Allah'ın Salât ve Selâmı üzerlerine olsun). Nitekim bizim: AZZE ve CELLE
sözlerimiz, Allah Tealâ Hazretlerine mahsus olduğu gibi.. Peygamber azîz ve
celîl olduğu halde, Muhamme-dün Azze ve Celle, denmez. Yine manası sahîh olmakla
beraber: Ebû Bekir yahud Ali Sallallâhu Aleyhi ve Sellem,
denmez.
Salât getirmekte, peygamber
olmayanları, peygamberlere tâbi kılarak onlar üzerine de Salât getirmenin
cevazında alimler ittifak etmişlerdir. Şöyle denebilir:
"Allâhtimme salîi ala muhammedin
ve alâ âli muhammedin ve ashâ-bihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî ve
etbâihî"
Çünkü bu hususta sahîh hadîsler
vardır. Biz de, namazın teşehhüdünde böyle söylemekle emrolunduk. Selef de,
namazın dışında bunu ifadeye devam etmişlerdir.
Selâm işine gelince:
Alimlerimizden Şeyh Ebû Muhammed El-Cuveynî demiştir ki, bu da "Salât" lâfzı
gibidir; gaib (mevcud olmayan) kimseler hakkında kullanılmaz (peygamberler için
kullanılır). Ali Aleyhisselâm, denmez. Bu hususta ölü ve hayatta olanlar
arasında fark yoktur. Fakat mevcud olan için: Selâmun Aleyke, Selâmun Aleyküm,
Esselâmu Aleyke, Es-selâmu Aleyküm diye hitab edilerek söylenir. Bunda ittifak
vardır. İlerde ilgili bölümlerde bunun açıklaması gelecektir, inşa-AIlah
Tealâ...
Ashab Ve Diğer Mü'minlere Rahmet
Dilemek
Ashaba, tabiîn'e ve bunlardan
sonra gelen âlimlere, abidlere ve diğer hayırlı kimselere: Radıyailahu Anh
(Allah ondan razı olsun), yahud Ra-himehullah (Allah ona rahmet etsin) demek
müstahab olduğu gibi, buna benzer sözler de söylenebilir.
Bununla beraber alimlerden biri
demiştir ki, "Radıyallahu Anh" sözü ashaba mahsustur, bunlardan başkası için
"Rahimehullah" denilir ancak. Fakat bu söze uyulmaz ve dediği gibi değildir.
Çoğunluğun üzerinde bulunduğu hüküm, bu şekilde kullanışın müstahab olduğudur.
Yoksa ademi cevaz iddia edilemez. Bunun delilleri sayılamayacak kadar
çoktur.
Eğer anılan sahabi, bir sahabinin
oğlu ise: "İbni Ömer, îbni Abbas, İbni Zübeyr, İbni Cafer, Üsâme ibni Zeyd ve
bunlar benzeri, duâ her ikisine ait olsun diye, Radıyalîâhu anhümâ (Allah her
ikisinden razı olsun), denilir.
Lukman Ve Meryem'e Duâ
Şekli
Lukman ve Meryem anıldıkları
zaman, acaba bunlara peygamberlere olduğu gibi "Salât" mı getirilir, yoksa ashab
ve veliler gibi, Radıyallahu sözü mü kullanılır yahud bunlara "Aleyhimes selâm
"mı denilir?
Alimlerin çoğunluğuna göre bunlar
birer peygamber değillerdir. Peygamber olduklarını söyleyen nadir olup buna
iltifat ve meyil yoktur. Ben bu meseleyi, "Tehzîbu'l-Esmâi ve'1-Lügat" adlı
kitabda açıkladım. Bu durum bilindikten sonra, alimlerden birinin sözünden
anlaşılıyor ki, şöyle
denebilir:
Lokman yahud Meryem Sallallâhu
Alel-Enbiyai ve aleyhi yahud aleyha
ve
selieme...
Çünkü bu ikisinin durumları,
haklarında "Radiyallahu Anh" denen ashabdan daha yüksektir. Nitekim Bunların
halini yükselten Kur'anda ayetler vardır, demiştir. Benim görüşümde, böyle
söylemekte bir sakınca yoktur, her ne kadar "Radıyallahu Anh” yahud
"Radıyallahu Anha" yi söylemek daha iyi ise de... Çünkü bunların durumu
Peygamber olmayanların mertebesidir. Bunların peygamber olduğu sabit değildir.
îmamı Haremeyn, İrşad kitabında, Meryem'in peygamber olmadığında alimlerin icmaı
vardır, demiştir. Bununla beraber bir kimse Lukman için "Aleyhisselâm" ve
Meryem için "Aleyhesselâm" dese, bunda bir beis yoktur. Daha iyisini Allah
bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.