Bilinmelidir ki bu bölüm
gözetilmesi ve üzerine devam edilmesi gereken konuların en önemlisidir. Bunu
geciktir-dim ki, kitabın mağfiret dileği ile son bulması, ömrümüzü kerim olan
Allah'ın mağfireti ile tamamlamaya hayırlı bir yorum oîsun. Biz bu mağfireti ve
diğer hayır çeşitlerini hem kendim için, hem dostlarım, hem de diğer müslümanlar
için istiyorum. Amîn...
Allah Tealâ şöyle
buyurmuştur:
"Günâhların için mağfiret dile ve
sabah akşam Rabbine hamd ederek tesbihde bulun. (Sübhânellâhi ve Bihamdihi,
söyle.)"[1]
Yine Allah Tealâ:
"Günâhın için ve erkek-kadin
mü'minler için mağfiret dile," buyurmuştur.[2]
"Allah'dan mağfiret dileyiniz.
Muhakkak surette Allah'ın mağfireti boldur, merhameti geniştir."[3]
"Yasaklardan sakınanlar için
Rableri yanında (ağaç ve meskenleri) altlarından nehirler akan cennetler
vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Hem de tertemiz zevceler vardır. (En büyük
nimet olan) Allah'ın rızası vardır.
Allah kullarını (her hal ve
hareketleri ile) görendir. (Allah'ın azabından korkup) yasaklardan sakınan o
mü'minler duâ edip derler: Ey Rabbimiz! Biz iman ettik, bizim günahlarımızı
bağışla ve bizi ateş azabından koru. Onlar sabredenler, sadakat gösterenler,
Allah'a ibâdet edenler ve seher vakitlerinde mağfiret dileyenlerdir."[4]
"Sen (ey peygamberim) o
inkarcıların içinde iken Allah onlara azâb edecek değildi. Allah'dan mağfiret
dilerlerken de Allah onlara azâb edecek değil."[5]
"O kimseler ki, bir kötülük
yaptıkları zaman yahut nefislerine zulmettikleri zaman, hemen Allah'ı anarlar
ve günahları için mağfiret dilerler. Allah'dan başka günahları kim
bağışlayabilir! Hem de onlar bildikleri halde, yaptıkları günah üzerinde ısrar
etmezler."[6]
"Kim bir kötülük işlerse yahut
(Allah'a isyan sureti ile) kendine yazık ederse, sonra da Allah'dan mağfiret
dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur."[7]
Rabbinizden mağfiret isteyin,
Sonra O'na tevbe edin."[8]
Allah Tealâ Nuh'dan haber vererek
şöyle buyurmuştur:
"Dedim ki, Rabbinizden mağfiret
dileyin; çünkü o çok bağışlayan-dır."[9]
Allah Tealâ Hud peygamberden haber
vererek şöyle buyurmuştur:
"Ey Kavmim!
Rabbinizden mağfiret isteyin
sonra O'na tevbe edin."[10]
Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir. Yazdığımız bir kısım
âyetlerle uyarma elde edilmiş olur.
Mağfiret dileme üzerinde rivayet
edilen hadisler çok olduğundan onlara nihayet vermek mümkün olmaz. Fakat ben
bunların bir kısmına işaret edeceğim:
1047- Sahâbî
olan El-Eğarru'1-Müzenî'den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayete göre
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Benim kalbime bir
dalgınlık gelir. Ben de günde yüz defa Allah'a istiğfarda bulunurum."[11]
1048- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, ben Resûlüllah
Saİlallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini işittim: "Allah'a yemin ederim ki
ben, günde yetmiş defadan çok Allah'dan mağfiret dilerim ve ona tevbe
ederim."[12]
Seyyidii'l-İstiğfâr
Duası (İstiğfarın Büyüğü):
1049- Şeddad
İbni Evs'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"İstiğfarın başı, kulun şöyle
demesidir:
"Allâhümme ente rabbî Iâ ilahe
illâ ente. Halaktenî ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va'dike ve mestetâtü
e'ûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûu leke bini'metike aleyye ve ebû'u bizenbî.
Feğfir lî. feinnehû lâ yeğfiru'z-zünûbe illâ ente."
"Allah'ım! Sen Rabbimsin. Senden
başka İlâh yoktur. Sen beni yarattın, ben Senin kulunum. Sana verdiğim
(tevhidden ibaret) söz ve va'd üzereyim, gücüm yetesiye.. Yaptığım şeylerin
kötülüğünden Sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahımı da
itiraf ediyorum. Beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları bağışlayamaz;
ancak Sen bağışlarsın. Kim bu sözlere kesinlikle inanarak gündüz bunları söyler
de o gün akşamlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Kim de bu
sözlere kesinlikle inanarak bunları geceleyin söylerde, sabahlamadan önce
ölürse, o kimse cennet ehlindendir."[13]
1050-
İbni Ömer'den (Radıyallahu Tealâ
Anhüma) yapılan rivayetde şöyle anlatmıştır:
"Biz bir meclisde Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüz defa:
"Rabbiğfir lî ve tüb aleyye inneke
ente't-tevvâbü'r-rahîm."
"Rabbim, beni mağfiret et, tevbemi
kabul et. Sen (evbeleri çok çok kabul eden merhamet sahibisin, dediğini
sayardık."[14]
1051- îbni
Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur" Kim istiğfara devam ederse Allah
ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir rahatlık verir ve ummadığı yerden
ona rızık ihsan eder."[15]
1052- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur.
"Canım kudret elinde olana yemin
ederim ki, eğer günah işlemeseydi-niz, Allah sizi giderirdi de günah işleyen bir
kavim getirirdi. Onlar Al-lah'dan mağfiret dilerlerdi. Allah'da onları
bağışlardı."[16]
1053- Abdullah
İbni Mes'ud'dan (Radıyallahu Teafâ Anh) yapılan rivayete göre: "Üç defa duâ
etmek ve üç defa istiğfarda bulunmak Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
hoşuna giderdi."[17]
Bu hadis toplu dualar bölümünde az önce geçmişti.
1054- Ebû Bekir
Es-Sıddîk'm (Radıyallahu Anh) azadlısından yapılan rivayetde demiştir ki,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Günde yetmiş defa günaha
dönse bile, istiğfarda bulunan kimse, günahda ısrar etmiş olmaz."[18]
1055- Enes'den
(Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: "Allah
Tealâ buyurdu: Ey insanoğlu! Sen
bana duâ ettiğin ve benden umduğun müddet, senden olan günahları sana
bağışlarım; ve ey insanoğlu, senin günahların gökteki bulutlara kadar olsa bile
beis görmem. Sonra benden mağfiret dilesen, seni bağışlarım. Ey insanoğlu! Eğer
yer dolusu günahlarla bana karşı çıkıpda sonra hiç bir şeyi bana ortak
koşmayarak (küfür üzerinde olmayarak ölüp) bana geiirsen, ben de sana yer dolusu
mağfiret ihsan ederim."[19]
1056- Güzel bir
isnadla Abdullah İbni Büsr'den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde
demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Amel defterinde çok
istiğfar bulan kimseye
ne mutlu!. .."[20]
1057- İbni
Mes'ud'dan (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kim:
"Esteğfirullahelİezî lâ ilahe illâ
huve'î-hayyu '1-kayyûmu ve etûbü ileyhi."
"Hayat sahibi olup her şeyi idare
edip ayakta tutan, kendisinden başka hiç bir ilâh bulunmayan Allah'dan mağfiret
dilerim." derse savaştan kaçmış olsa bile, günahları bağışlanır."[21]
Derim ki, bu bölüm doğrusu çok
geniştir. Bunu kısaltmak konuyu kavrama bakımından daha kolaydır. Bunun için bu
kadarla yetiniyoruz.
İstiğfar ile ügili olarak Rebî
İbni Huseym'den (Radıyallahu Anh) şu söz nakledilmiştir. O demiştir ki: Sizden
hiç biriniz, "Esteğfirullahe ve etûbü ileyhi." "Allah'dan mağfiret dilerim ve
ona îevbe ederim" demesin bunu söylemek günah ve yalan olur; eğer günahından
tevbe etmemişse... Doğrusu şöyle demelidir: ALLÂHÜMME'ĞFİR LÎ VE TÜB ALEYYE.
(Allah'ım beni bağışla ve tevbemi kabul et.) Allah'ım beni bağışla ve tevbemi
kabul et, diye söylediği söz güzeldir. Fakat Alîah'dan mağfiret dilerim, sözünü
kerih görmesi ve onu yalan sayması görüşüne katılmayız. Çünkü "Esteğfirullah"
sözünün manası, Allah'ın mağfiretini dilerim, demektir. Burada yalan yoktur.
Bundan önce geçen îbni Mes'ud'-un hadisi bunu reddetmeye yeterlidir.
Fudayl'dan (Radiyallahu Anh)
rivayet edilmiştir: Günahı söküp atmadan istiğfar yapmak, yalancıların
tevbesidir. Allah kendisinden razı olsun, Râbia El-Adeviye'den nakledilen söz
buna yakındır. O şöyle demiştir: Bizim istiğfarımız, çok istiğfara muhtaç olur.
(Günahları kökünden atarak tevbe etmediğimizden çok istiğfarda bulunmamız
gerekir,)
Kabe'nin örtülerine tutunarak bir
A'rabî'in şöyle dediği nakledilmiştir: Allah'ım! Günahlarıma ısrarla senden
mağfiret dilemem yüzsüzlüktür. Senin afv ve mağfiretinin genişliğini bildiğim
halde, istiğfarda bulunmayı terk etmem de aciziyettir. Bana muhtaç olmadığın
halde, bana ne kadar çok nimetlerle şefkat gösteriyorsun. Ben ise, sana muhtaç
olduğum halde günahlarla buğzunu kazanıyorum. Ey söz verdiği zaman onu yerine
getiren, azabla korkutunca da bağışlayıp afv eden Allah! Benim büyük günahımı
senin büyük afvimn içine koy; ey merhamet edenlerin en
merhametlisi!..
Sabahtan
Akşama Kadar Susup Konuşmamanın Yasaklığı
1058- Güzel bir
isnadla Hz. Ali'den (Radıyallahu Anh) yapılan riva-yetde demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şöyle ezberledim: "Buluğa erdikten sonra
yetimlik yoktur. (Çocuk malına ve işine sahib olur). Birgün akşama kadar
(cahiliyet devrinde yapıldığı gibi) susup konuşmamak yoktur. (Hayırlı şeyler
söylenir, zikir yapılır). "[22]
İmam Ebu Selman EI-Hattabî'den
(Radıyallahu Anh) "Meâlimu's-Sünen'de rivayet edilmiştir. O, bu hadisin
açıklamasında şöyle demiştir: Cahiliyet devri insanlarının âdetlerinden ve
ibâdetlerinden biri de susmak idi. Onlardan biri ibâdet maksadıyla tenhaya
çekilir ve gece-gündüz susar ve konuşmazdı. Müslümanlar bundan yasaklandılar.
Zikretmekle ve hayırlı söz söylemekle emredildiler.
1059- Kays İbni
Ebi Hâzim'den (Allah ona rahmet etsin) yapılan riva-yetde, o şöyle demiştir: Ebû
Bekir Es-Sıddîk Ahmes kabilesine Zeyneb adındaki bir kadının yanına vardı. Onu
konuşmuyor bir halde gördü. Bunun üzerine şöyle dedi: Bu kadında ne var ki,
konuşmuyor? (Yanında bulunanlar) dediler: O konuşmamayı kasdetmiştir. Ebû Bekir
ona konuş; çünkü bu yaptığın helal olmaz. Bu cahiliyet işlerindendir, dedi. O da
konuştu.
İslam
İnancının Temelini Oluşturan Hadisler:
Bu bölümle ilgili meseleleri
tamamlamış oldum. Şimdi bunlara konuyu tamamlayacak bazı hadisleri ilâve edip
güzel bir şekilde bölüme son vermeyi uygun gördüm. Bunlar da İslâm'ın dayanağı
olan hadislerdir. Bunlar üzerinde âlimlerin dağınık şekilde ihtilâfları vardır.
Benim ilâve ettiklerimle beraber onların sözlerinin toplamı otuz kadar
hadistir.
1060- Birinci
hadis, Ömer İbni'l-Hattab'ın (Radıyallahu Anh) hadisidir: "Ameller niyetlere
göredir."[23]
Bu kitabın başında açıklaması geçmişti.
1061- İkinci
hadis: Hz. Âişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyie buyurmuştur: Bu üzerinde bulunduğumuz bu
şeriatımız üzerine şeriattan olmayan bir şeyi icad edenin işi reddir (o bizden
değildir).[24]
1062- Üçüncüsü:
Numan İbni Beşir'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre demiştir ki,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: ('Helal
bellidir (açıktır). Haram da bellidir. Bunların arasında şübheli şeyler vardır.
İnsanların çoğu onları bilmez. Kim şübhelerden sakınırsa, dinini ve şerefini
kurtarmış olur. Kim şübheli şeyler içine düşerse, haram içine düşer. Bunun
hali, yasak bölge çevresinde hayvan otlatan çobana benzer. Yasak bölgeden
faydalanmaları yakın olur. Dikkat edin, her idarecinin yasağı vardır. Allah
Tealâ'nm yasağı da haramlarıdır. Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır ki,
o düzeldiği zaman bütün beden düzelir. O bozulduğu zaman da bütün beden
bozulur. Dikkat edin! Ö et parçası kalbdir."[25]
Bu hadisi Sahihayn'da rivayet ettik.
1063-
Dördüncüsü: İbni Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, sadık
olan ve doğrulanan Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize anlatmıştır:
"Sizden her birinizin yaratılışı annesinin karnında
kırk gün nutfe olur. Sonra bu kadar zaman
kan pıhtısı olur. Sonra bu kadar zaman et parçası olur. Sonra melek gönderilir
de ona ruh üfürür ve dört sözle emredilir: Rızkını, ecelini, amelini şakî yahut
said olduğunu yazmakla... Kendisinden başka İlâh olmayan Allah'a and olsun ki,
sizden biriniz cennet ehlinin işini yapar; öyle ki onunla cennet arasında
ancak bir arşın kalır. Kader üzerine geçer de cehennem ehlinin amelini işler.
Böylece cehenneme girer. Sizden biriniz de, cehennem ehlinin amelini işler;
öyle ki, onunla cehennem arasında ancak bir arşın kalır. Sonra onun üzerine
kader geçer de, cennet ehlinin işini yapar. Böylece cennete girer."[26]
1064-
Beşincisi: Hasan İbni Ali'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre,
demiştir ki, Resülüllah'dan şöyle dediğini ezberledim:
"(Söz ve hareketlerden) sana şübhe
verenleri bırak da, sana şübhe vermeyen (sağlam ve kesin) şeylere bak (onları
yap)."[27]
1065-
Altıncısı: Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"İnsan'ın gereksiz olan şeyleri
terk etmesi, onun güzel İslâm oluşundandır."[28]
1066-
Yedincisi: Enes'den (Radıyallahu Anh) Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Hiç biriniz kendi nefsi için sevdiğini
kardeşi için de sevmedikçe (kemal üzere) iman etmiş olmaz. "[29]
1067-
Sekizcisi: Ebu Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Allah Tealâ (bütün
noksanlıklardan münezzeh olup) pâkdir; ancak pâk (ve temiz olan) şeyi kabul
eder. Allah Tealâ peygamberlere emrettiği şeyi mü'-minlere de emretmiştir. Allah
Tealâ şöyle buyurmuştur:
"Ey peygamber! Pâk (temiz ve
helâl) şeylerden yeyin ve salih amel işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı
biliyorum."[30]
Yine Allah Tealâ:
"Ey iman edenler! Size rızık
olarak verdiğimiz pâk (helâl ve temiz) şeylerden yeyin." buyurmuştur.[31]
Sonra peygamber (hadisde sözü
geçen) adamın durumunu anlatarak dedi ki, nihayet yolculuğu toz-toprak ve
saçları dağınık bir şekilde uzatır. (Bu güçlük içinde müsafirin duası makbul
olduğu halde) ellerini göğe doğru kaldırır: Ey Rabbim, ey Rabbim! der. Oysa ki,
onun yiyeceği haramdır. İçeceği haramdır, giyeceği haramdır ve haramla
beslenmiştir. Bunun duası nasıl kabul olunur? (Böyle haramlar içinde olan
adamın duasını Allah kabul etmez; duası makbul olan yolculardan biri de
olsa."[32]
1068- "Zarar da
yoktur, zarara sokmak da yoktur" hadisidir. Bunu mürsel olarak Muvatta'da ve
Darekutnî ile başkasının Sünen'lerinde muttasıl yollarla rivayet ettik. Hasen
Hadisdir.
1069- Onuncusu:
Temîmu'd-Darîden (Radıyallahu Anh). yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurmuştur." Din nasihattir (öğüttür). Biz, kim için
(nasîhattır)? dedik. Şöyle Buyurdu: Allah için, kitabı için, peygamberi için,
müslümanlann idarecileri için ve müs-lümanlarm bütünü için..."[33]
(Allah için nasihat, O'na iman etmek ve şirk koşmamaktır. Kitabı için nasihat,
Kitabın Allah tarafından indirildiğine ve Allah kelâmı olduğuna iman edip
hükümleri ile amel etmektir. Peygamber için nasihat, onun risaletine iman edip
Allah'dan getirdiği her hükmü kabullenip doğrulamaktır. Müslümanların
idarecileri için nasihat, hak olan yerde onlara yardımcı olmak ve o işde onlara
itaat etmektir. Diğer bütün müslümanlar için nasihat, dünya ve ahiretlerinin
selâmeti için onlara doğru yolu göstermektir.)
1070- Onbirincisi: Ebu Hüreyre'den (Radıyallahu
Anh) yapılan rivayete göre, o Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
dediğini dinlemiştir: "Size hangi şeyi yasakladımsa ondan kaçının. Hangi şeyi
de size emretümse, ondan gücünüzün yettiğini yapın. Sizden öncekileri helak eden
ancak sorularının çokluğu ve peygamberlerine karşı ihtilafları olmuştur.[34]
1071- On
ikincisi: Sehl İbni Sa'd'tan yapılan rivayete göre şöyle anlatmıştır:
"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selîem'e bir adam gelip:
Ey Allah'ın Resulü! Bana bir amel
göster ki, onu yaptığım zaman Allah beni sevsin, insanlar da beni sevsin? dedi.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Dünyadan (zevk ve eğlencelerinden)
yüz çevir, Allah seni sever, insanlarda olan şeylerden yüz çevir, insanlar seni
sever, buyurdu. "[35]
1072- On
üçüncüsü: İbni Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir
ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Allah'-dan başka İlâh olmadığına ve
benim de Allah'ın peygamberi olduğuma şâhidlik eden hiç bir müslüman kişinin
kanı helâl olmaz; ancak üç şey için helal olur: Nikâhlı olduğu halde zina eden,
üzerine kısas gereken, dinini terk edip İslâm toplumundan ayrılan.[36]
1073- On
dördüncüsü: İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhürna) yapılan rivayete göre Resülüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İnsanlar: Allah'dan başka ilâh
yoktur ve Muhammed de Allah'ın Resulüdür diye şehâdet getirinceye, namazı
gereği üzere kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar onlarla savaşmakla
emrolundum. Bunları yaptıkları zaman benden canlarını ve mallarını
korumuş olurlar; ancak İslâm hakkı için müstesna (çünkü İslâmın emrettiği kısas
ve haram kıldığı zina ve irti-dat gibi işlerde hüküm ne ise yerine getirilir. İç
niyetleri itibarı ile de onların hesabı Allah'a aittir."[37]
1074- On
beşincisi: İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, demiştir
ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"İslâm beş esas üzerine
kurulmuştur: Allah'dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü
olduğuna şehadet etmek. Namazı (gdâb ve erkânı ile) kılmak. Zekâtı vermek. Hacc
görevini yapmak ve Ramazan ayını oruç tutmak."[38]
1075- On
altıncısı: İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan ri-vayue göre, Resülüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlara sadece davaları
üzere (şahid ve belgeleri olmaksızın) insanla' m malları verilmiş olsaydı,
erkekler bir toplumun mallarını vecanlarını (ele geçirmek için) iddia ederlerdi.
Fakat iddia sahibine delil, inkâr edene de yemin gereklidir. "[39]
Hadis bu lâfızda hasendir ve bir kısmı da Sahîhayn'da mevcuttur.
1076- On
yedincisi: Vâbisa İbni Mabed'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayette kendisi
Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Peygamber (s.a.v)
ona:
"— Sen iyilikten ve günahdan
sormaya mı geldin? dedi. Vâbısa:
— Evet dedi. Bunun üzerine
Peygamber (s.a.v): Kalbine danış. İyilik canının rahat ettiği ve kalbinin huzur
bulduğu şeydir. Günah, canı tırmalayan ve kalbi rahatsız eden şeydir; insanlar
(âlimler) sana fetva verse ve verseler bile..." buyurdu.[40]
Nevvas İbni Sim'an'dan (Radıyallahu Anh) Müslim'in Sahihinde rivayet edildiğine
göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuştur: "İyilik, güzel
ahlâktır. Günah ise, canını kurcalayan ve insanların onu bilmesinden
hoşlanmadığı şeylerdir."
1077- On
sekezincisi: Şeddad İbni Evs'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre
Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Allah Tealâ her şey
için güzel işlem yapılmasını emretmiştir. Öldürdüğünüz zaman öldürme şeklini
güzel yapın. Hayvan boğazladığınız zaman kesmeyi güzel yapın; hayvanını
rahatlandırmak için sizden biriniz kesmesi halinde bıçağını bilesin."[41]
1078- On dokuzuncusu: Ebu Hüreyre'den (Radıyallahu
Anh) yapılan rivayete göre, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurmuştur: "Allah'a ve âhiret gününe îman eden, hayır söylesin yahut sussun.
Allah'a ve âhiret gününe îman eden komşusuna ikram-etsin. Allah'a ve âhiret
günene îman eden, müsafirine ikram etsin."[42]
1079-
Yirmincisi: Ebu Hüreyre'den rivayet edilmiştir: "Bir adam Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e: Bana öğüt ver, dedi. Peygamber (s.a.v): Öfkelenme! buyurdu.
Adam tekrarlayıp durdu (ilk söz üzerinde durdu. Yine de) Peygamber, Öfkelenme
dedi.[43]
1080- Yirmi
birincisi: Ebû Sa'Iebe El- Huşenî'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Aziz ve yüce olan
Allah bir takım farzlar emretmiştir; onları kaybetmeyiniz. Bîr takım sınırlar
da koymuştur; onları aşmayın. Bir takım şeyleri de haram kılmıştır; onları
tanımamazlık yapmayın. Size merhamet için bir kısmımda Allah unutmaz olduğu
halde açıklamamıştır. Siz onları araştırmayın."[44]
1081- Yirmi
ikincisi; Muaz'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayette o şöyle demiştir: "Dedim
ki:
Yâ Resûlellah! beni cennete
koyacak ve beni ateşten uzaklaştıracak bir işi bana bildir? Peygamber
(s.a.v):
Sen büyük bir işten sordun.
Aslında Allah Tealâ'nın başarı verdiği kimse için o çok kolaydır. Allah'a ibâdet
edersin; O'na hiç bir şeyi ortak koşmazsın. Namazı (gereği üzere) kılarsın,
zekâtı verirsin, ramazan ayını oruç tutarsın ve Kabe'yi ziyaret edip hac
yaparsın, buyurdu. Sonra:
Hayır kapılarını sana göstereyim
mi? Oruç (kötülüklerden koruyan) bir kalkandır. Sadaka, ateşi suyun söndürmesi
gibi, günahları yok eder. Bir de gece ortasında adamın namaz kılması... buyurdu.
Sonra şu âyeti okudu:
"(Takva sahibi kullar ibâdet etmek
için gece yatıp uyurlarken) yataklarından bedenleri ayrılıp uzaklaşır. Korkarak
ve umarak Rablerine ibâdet ederler. Onlara verdiğimiz azıklardan (hayır
işlerine) harcarlar. Yaptıkları salih ameller karşılığında kendileri için
sevinç verici şeyden ne saklandığını hiç kimse bilmez."[45]
Sonra: İşin başını, direğini ve yüksekliğin tepesini sana bildireyim mi? O,
(Allah yolunda) cihaddır, buyurdu. Sonra: Bütün bunlara sahib bulunanı sana
bildireyim mi? dedi. Ben dedim ki:
—
Evet Yâ Resûlellah! Peygamber (s.a.v) dilini tutup: Bunu aleyhinde
olmaktan engelle, dedi. Dedim ki:
— Ey Allah'ın peygamberi! Biz
konuştuklarımızdan dolayı hesaba çekilir miyiz? Bunun üzerine:
— Sana anan ağlasın! İnşaları
yüzleri üzere yahut hançerleri üzere ateşe düşüren dillerinin topladıklarından
başkası mıdır? dedi.[46]
Tirmizî demiştir ki, bu sahih ve hasendir.
1082- Yirmi
üçüncüsü: Ebû Zer ve Muaz'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Nerede bulunursan Allah'dan kork.
Kötülüğün arkasından iyilik yap ki, onu yok etsin. Güzel bir ahlâkla insanlarla
idare edip yaşa."[47]
Tirmizî bu hasendir, demiştir. Güvenilir bir nüshasında da: Hasen olan sahih
hadisdir, denmektedir.
1083- Yirmi
dördüncüsü: Irbâz İbni Sâriye'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayette şöyle
demiştir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize bir va'z etti ki, ondan
kalbler korktu ve gözler yaş döktü. Bunun üzerine biz şöyle dedik:
Yâ Resûlellah! Bu vaz ve nasihat,
veda edenin nasihatına benziyor; bize öğüt ver. Peygamber (s.a.v):
Size Allah'dan korkmayı (takva
sahibi olmayı) başınıza geçen (müslü-man bir) idareci köle bile olsa, onu
dinleyip itaat etmeyi tavsiye ediyorum. Gerçek şu ki, sizden kim yaşarsa, çok
ihtilâf görecektir. O halde benim sünnetime ve hak yol üzerinde olup hidâyete
eren halifelerime bağlanın, dişlerinizle yapışıp onları tutun. Dinde olmayan
yenilikleri yapmaktan sakının. Çünkü (dinden olmayan) her icad sapıklıktır,
dedi. "[48]
Tirmizî, hasen olan sahih bir hadisdir, demiştir.
1084- Yirmi
beşincisi: Ebû Mes'ud El-Bedrî'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre
demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İlk
peygamberlik kelâmından insanların ulaştığı söz şudur: Utanmadığın zaman,
istediğini yap (her şeyi yapabilirsin). "[49]
1085- Yirmi
altıncısı: Câbir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:
"Bir adam, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e sorup şöyle dedi: Bana söyle, ben farzları kılınca, ramazanı
oruç tutunca, helâli helâl kabul edince, haramı da haram görünce ve bunların
üzerine bir şey ilâve etmeyince cennete'girermiyim? Peygamber, evet dedi."[50]
1086- Yirmi yedincisi: Süfyan İbni
AbduIIah'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre şöyle demiştir: "Yâ
Resûlellah! Bana İslâm hakkında bir söz söyle ki, senden başka hiç kimseye ondan
sormayayım, dedim. Peygamber (s.a.v) dedi ki: Allah'a iman ettim, de. Sonra
dosdoğru Ol”[51]
Alimler demiştir: Bu hadis, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'in hikmetleri
özetleyip bir araya toplayan sözlerinden biridir. Bu söz Allah Tealâ'nm şu
kelâmına uygundur:
"O kimseler ki, Rabbımız Allah'dır
diyorlar sonra istikamet üzere bulunuyorlar, onlara korku yoktur ve üzüntü
çekmeyeceklerdir."[52]
Âlimlerin çoğunluğu demiştir ki,
ayetle hadisin manası, Allah'a itaat etmeye devam edin, demektir.
1087- Yirmi
sekizincisi: Ömer İbnü'l-Hattab'in (Radıyallahu Anh) rivayet ettiği hadisdir
ki, orada Cibril Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e îmandan, islâmdan,
ihsandan, kıyamet gününden sormuştu. Bu hadis meşhur olup Müslim'in ve başka
kimselerin Sahihlerinde vardır.
1088- Yirmi
dokuzuncusu: İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayete göre şöyle
demiştir: "Bir gün ben, peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in (binmekte
olduğu hayvan üzerinde onun) arkasında-yım. Peygamber (s.a.v) şöyle dedi: Ey
çocuk! Sana bir takım sözler söyleyeyim: Allah'ın hakkını koru (ona itaat edip
emirlerini ve yasaklarını gözeterek gereğini yap); AHah'da seni (felâketlerden
korur. Allah'ın hakkını koru, onu karşında yardımcı bulursun. İstediğin zaman
Allah'dan iste. Yardım isteyince de Allah'dan yardım iste. Bil ki, mü'minlerin
hepsi bir şeyle seni faydalandırmak üzere toplansalar, ancak Allah'ın senin için
takdir ettiği şeyle sana menfaat sağlarlar. Eğer sana bir şeyle zarar vermek
için toplansalar, ancak senin aleyhine olarak Allah'ın takdir ettiği bir şeyle
sana zarar verebilirler. (Artık Allah'ın takdirini tesbit eden) kalemler kalkmış
ve amellerin yazılı bulunduğu sahifeler de kurumuştur (her şey tamam
olmuştur)."[53]
Tirmizî demiştir ki, hasen ve sahih hadistir.
Tirmizî'nin rivayetinden başka bir
rivayette şu değişik ifade vardır: "Allah'ın hakkını koru; O'nu (himayesini)
yanında bulursun. Genişlik vaktında Allah'ı (kudret ve tasarrufu ile) tanımaya
çalış; zorluk vaktında seni (yardımı ile) tanısın. Bil ki, senin başına gelmeyen
şey, sana isabet etmeyecekti. Sana isabet eden şey de seni terk etmeyecekti."
Hadisin sonunda da şu vardır: "Bil ki başarı sabırladır. Genişlik de
musibetledir. Muhakkak ki güçlükle kolaylık vardır." Bu hadisin ifade ettiği
mana çok büyüktür.
1089-
Otuzuncusu: Bununla otuz hadis tamamlanıyor ve kitab da sona eriyor. Hoş bir
isnadla bu hadisi anlatacağız. Allah'dan hayırlı hatime dileriz.
Şeyhimiz Hafız Ebu'I-Bekâ Halid
İbni Yusuf El-Nablusi el-Dımeşkî (Ra-himehullah) bize anlatmıştır. Ebû
TâlibAbdullah ve Ebû Mansur Yunus ve Ebu'I-Kâsım Hüseyin İbni Hibetullah jbni
Mısrî ve Ebu Ya'lâ Hamza ve Ebu Tahir İsmail bize anlatıp demişlerdir: EI-Hafız
Ebu'I-Kâsım Ali İbni Hüseyin- bu Asakir'in oğludur- bize anlatmıştır. O demiştir
ki, Şerif Ebu'l-Kasım Ali İbni İbrahim İbn-i Abbas Dimeşk hatibi El-Hüseynî
bize söylemiştir. O da demiştir ki, Ebu Abdullah Muhammed İbni Ali İbni Yahya
İbni Sülvan bize anlatmıştır. O da demiştir ki, Ebu'I-Kâsım El-Fadl îbni Cafer
bize anlatmıştır. O demiştir ki, Ebu Bekir Abdurrahman İbnu'I-Kâsım İbni'l-Ferec
EI-Haşîmî bize anlatmıştır. O da demiştir ki, Ebu Müshir bize anlatmıştır. O da
demiştir ki, Said îbni Abdülaziz, Ra-bia İbni Yezid'den, o da Ebu İdris
El~HuIânî'den, o da Ebu Zer'den (Radıyallahu Anh), o da Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den, o da Cibril Aleyhisselâm'dan, Cibril de Allah Tebâreke ve
Tealâ'dan bize nak-letmiştir. Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
"Ey kullarım! Ben zulmü kendime
haram kıldım ve onu sizin aranızda da haram yaptım. Öyle ise birbirinize
zulmetmeyin.
Ey Kullarım! Siz gece ve gündüz
günah işlersiniz. Ben ise günahları bağışlarım ve beis görmem. Benden mağfiret
dileyiniz, sizi bağışlayayım.
Ey Kullarım! Hepiniz açsınız;
ancak yedirdiğim kimse müstesna. Öyle ise benden rızık isteyin ki, size
yedireyim.
Ey Kullarım! Hepiniz çıplaksınız;
ancak giydirdiğim kimse müstesnadır. O halde benden giyecek isteyin de sizi
giydireyim.
Ey Kullarım! Eğer sizden
öncekilerle sizden sonraya kalanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz, sizden en
kötü bir adamın kalbinde olsalar, bu benim mülkümden hiç bir şey
eksiltmez.
Ey Kullarım! Eğer sizden
öncekilerle sizden sonraya kalanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz sizden en
saygılı bir adamın kalbinde olsalar bu benim mülküme bir şey katmaz.
Ey Kullarım! Eğer sizden
öncekilerle sizden sonra kalanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz bir yerde
bulunsalar da benden duâ edip isteseler, ben de onlardan her insana dilediğini
versem, bu da benim mülkümden bir şey eksiltmez; ancak bir iğnenin bir defa
denize daldırılışı kadar onda azalma olur.
Ey Kullarım! İşte o iyi ve kötü
yaptıklarınız işlerinizi (ilmimle ve meleklerimle) sizin için tesbit ediyorum.
Kim işlerinde hayır görürse, Aziz ve yüce olan Allah'a hamd etsin. Hayırdan
başkasını gören kimse de ancak kendi nefsini kötülesin."[54]
Ebu Müshir demiştir ki, Said İbni
Abdülaziz şöyle anlatmıştır: Ebu İd-ris bu hadisi anlattığı zaman, iki dizi
üzerine çökerdi.
Bu kitabdan kasdettiklerim bundan
ibarettir. Kerim olan Allah çeşitli ilimlerden önemli olan hoş ve nefis pek çok
yararlan bu kitabda ihsanda bulunmuştur. Aynı zamanda bu kitabda gerçekleri
kavrama ve sonuçları elde etme yolları vardır. Yüce Kur'ân'ın âyetlerini tefsir
ve maksatlarım açıklama vardır. Sahih hadislerin maksadlarını izah ve
isnadlardaki ilimlerin nüktelerini beyan vardar. Fıkıh ilminin inceliklerini
kalblerin davranışım ve başka şeyleri açıklayan hususlar mevcuttur.
Sayılmayacak kadar çok olan nimetlerinden ve İhsan ettiği bu başarıdan dolayı
övülmeye hak sahibi olan Allah'dır. Bu hizmete beni eriştiren Allah'a aittir
minnet. Bunları toplamaya beni muvaffak kıldı, bunları bana kolaylaştırdı, bana
yardım etti. Tamamlamayı da bana ihsan etti. Hamd ve minnet, fadl ve ikram ve
şükür O'na mahsustur.
Ben Allah Tealâ'nın fazlından
istiyorum ki, bunlardan faydalanan sa-lih kardeş duâ etsin ve beni Allah'ın
rahmetine yaklaştırsın, kitabda bulunan faydalı şeylere de rağbet etsin ve
faydalansın. Ben de Allah'ın rızası üzere amel etmeye ona yardımcı olmuş
bulunurum. Bana çok merhametli ve lütufkâr olan kerim Allah'a veda ettiğim
gibi, ana-babama, bütün dostlarımıza, kardeşlerimize ve bize iyilik edenlere ve
diğer müslü-man dindaşlarımıza emanetlerimize ve amellerimizin neticisine ve
Allah Tealâ'nın bize ihsan ettiği bütün nimetlere veda ediyorum.
Allah'dan istiyorum ki, hepimizi
doğru yola iletsin ve sapık ve inad sahibi kimselerin hallerinden bizi korusun.
Ziyadesi ile hayır yollan üzerinde bizi bulundursun. Yine Allah Tealâ'ya
yalvarıyorum ki, anlayış ve görüş sahibi kimselerin izleri üzere yürümeyi ve
doğru söz ve hareketlerde başarılı olmayı bize rızık olarak versin. O, bağışı
çok olan ikram sahibidir. Benim başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. O'na
güvendim ve O'na yöneldim. Allah bana yeter; O, ne güzel bir vekildir. Kuvvet ve
kudret ancak Azîz ve Hakîm olan Allah'a mahsustur. Evvel ve son, zahirde ve
bâtında hamd Allah'adır. Allah'ın en pâk üstün ve en mükemmel rahmet ve selâmı,
bütün yaratıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed üzerine olsun;
Zikredenler onu her andıkça, gafiller de ondan habersiz kaldıkça...
Diğer peygamberlere de, hepsinin
ailelerine de, diğer salih mü'minîere de salât ve selâm olsun.
Bu kitabı derleyen Ebu Zekeriyye
Muhyiddin (Allah onu bağışlasın) demiştir ki: altı yüz altmış yedi (hicri)
yılında bu derlemeyi tamamladım. Ancak bu kitabdan sonra ilâvelerim müstesnadır.
Kitabın rivayeti için bütün müslümanlara icazet verdim...
[4] Kur'an-ı Kerim, Âl-i İmrân Sûresi:
15-17.
[14] Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. İbn Sünnî. Nesâî. Hâkim,
el-Müstedrek. (Tirmizî, bu sahih hadistir, demiştir.)
[21] Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim, el-Müstedrek. (Hâkim demişiir
ki, bu hadis Buharı ve Müslim'in şartı üzere
şahindir.)
[27] Tirmizî, Nesâî. Tirmizî, sahih hadistir,
demiştir.)
[33] Müslim. Tirmizi
[37] Buharı. -Müslim.
[44] Dârakutnî. Ebû Naim,
el-Hilye.
[51] Müslim. Tirmizî. İbni Mâce.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.