Bil ki, iki rekâttan ibaret
namazlarda -sabah ve nafile namazları gibi-yalnız ve teşehhüd (tahiyyata oturuş)
vardır. Eğer namaz iki veya üç rekâth olursa, bunlarda iki teşehhüd vardır ki,
bunlara birinci ve ikinci teşehhüd edinilir. Mesbûk olan (namazın bazı
rekâtında imama yetişemeyen) kimse için üç teşehhüd mümkün olduğu gibi, akşam
namazında da ona dört teşehhüd gerekebilir. Meselâ: İmama, akşam namazının
ikinci rekâ-tının rükû'undan sonra yetişen bir mesbûk, ikinci rekâtın
teşehhüdünde imama uyar, ondan sonraki ikinciye de uyar, (böylece imamla iki
teşehhüd yapmış olur). İkinci rekâtın rükû'una yetişmediğinden, iki rekât
kazaya bırakmış ve imamla yalnız bir rekât kılmış olur. İmam selâm yerdikten
sonra kılamadığı iki rekâtı yerine getirmek için kalkar; bir rekât kıldıktan
sonra teşehhüde oturur; çünkü onun ikinci rekâtı oluyor. Sonra üçüncü rekâtı
kılar ve arkasında oturur, teşehhüd yapar. Böylece te-şehhüdleri dört adet
olur.
Bir kimse dört rekâttan fazla, yüz
rekât gibi nafile namaz kılmaya niyet etmiş olursa, muhtar olan iki teşehhüdden
fazla yapmamaktır. Niyet ettiği miktar namazdan iki rekât kıldıktan sonra
teşehhüde oturur. Sonra iki rekât daha kılarak ikinci teşehhüde oturur ve selâm
verir.
Alimlerimizden bir cemaat demiştir
ki, iki teşehhüdden fazla yapmak caiz olmaz ve iki teşehhüd arasında da iki
rekâttan ziyade yapılmaz. Ancak iki teşehhüd arasında (akşam namazında olduğu
gibi) bir rekât olur. İki teşehhüde ilave yapılsa, yahut, iki teşehhüt arasında
iki rekâttan çok yapsa, namazı batıl olur. Diğer bazı alimler de demişlerdir ki,
her rekâtta teşehhüd yapmak caizdir; fakat doğru olan, her iki rekâtta bir
teşehhüd yapmaktır, her bir rekâtta değil... En doğrusunu Allah
bilir.
Bil ki, son (ikinci) teşehhüd,
Şafi'î, Hanbelî ve pek çok alimlere göre vacibdir. İmam Malik ve Ebû Hanife'ye
göre sünnettir. (Burada ya musannif yanılmıştır, yahud matbaa hatası olmuştur.
Çünkü son oturuş, Hanefî mezhebinde farzdır, sünnet olduğuna kail bir imama
metinlerde rastlanmamaktadır. Ancak birinci oturuş (teşehhüd) vacib ise de,
İmam Ta-havî ve İmam Kerhî, bunun sünnet olduğunu söylemektedirler. Hanefî
alimlerinin bu birinci oturuşta ihtilâfları vardır.)
Birinci teşehhüd ise, Şafiî,
Malikî, Hanefî (beyan edilen ihtilâfla) ve çoklarına göre sünnettir. İmam
Ahmed'e göre de vacibdir. Şafi'i mezhebine göre, bir kimse bu teşehhüdü terk
ederse, namazı sahîh olur; ancak ister kasden ve ister yanılarak terk etmiş
olsun, yanılma secdesi yapar. En doğrusun Allah bilir.
Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'den
Sabit Olan Teşehhüd Duaları Şu Üçüdür
148- Birincisi,
İbni Mes'ud'un (Radıyallahu Anh), Resûlüllah Sallal-Iahu Aleyhi ve Sellem'den
yaptığı rivayettir:
"Ettehiyyâtü lillâhi, vesselâvâtü
vettayyibâtü, esseîâmü ahyke eyyü-hennebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühu.
Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve
eşhedü enne muhamme-den abdühû ve resüiühu"
(Gerçek mülk ve azamet Allah'a
mahsustur, bütün ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller de... Allah'ın
selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey Peygamber!...
Allah'ın selâmeti bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun...
Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına sahicilik ederim ve yine şahidlik ederim
ki, Muhammed, Allah'ın kuludur ve onun Resulüdür)"[1]
149- İkincisi,
İbni Abbas'ın (Radıyallahu Anhüma) Resûlüllah Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem'den
rivayet ettiğidir:
"Ettehiyyâtü'I-mübârekâtü,
esselavâtü't-tayyibâtü lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi
ve berekâtühu. Esseîâmü aleyna ve alâ ibâdillâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe
illallah ve eşhedü enne mu~ hammeden resûlüllah"
(Mübarek olan ulu sıfatlar, bütün
ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmeti,
Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey peygamber!... Allah'ın
selâmeti, bizim üzerimize ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun... Allah'dan
başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim ve yine şahidlik ederim ki,
Muhammed Allah'ın Resûlüdür)"[2]
150- Üçüncüsü,
Ebû Musa El-Eş'ârî'nin (Radıyallahu Anh), Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'den rivayetidir.
"Ettehiyyâtü't-tayyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esseîâmü
aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleynâ ve alâ
ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abdühû ve
resûlühü"
(Bütün kemal sıfatları, bütün
ibâdet ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmeti,
Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey Peygamber!... Bizim de
üzerimize ve Allah'ın salih kullarının üzerine de selâm olsun. Allah'dan başka
hiç bir ilâh olmadığına ve Muhammed O'nun kulu ve Resulü olduğuna şahidlik
ederim"[3]
151- Kasım'dan
güzel bir isnadla rivayet edildiğine göre denmiştir ki, Aişe (Radıyallahu Anha)
bana öğreterek, bu Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Teşehhüdüdür
dedi:
"Ettehiyyâtü lillâhi vesselavâtü
vettayyibâtü. Esselâmü aleyke eyyii-hennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu.
Esselâmü aleynâ ve aîâ ıbâdillâhi's-sâlihîn. Eşhedii en lâ ilahe illallah ve
eşhedü enne muhamme-den abdühû ve rasûlühû."[4]
Bu rivayette güzel bir fayda
vardır ki, o da, peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in teşehhüdü, bizim
teşehhüdümüzün lâfzıdır.
152- Abdurrahman ibni Ömer'den sahîh isnadlarla rivayet
edildiğine göre, babası Ömer'in minberde insanlara teşehhüdü öğreterek şöyle
dediğini işitmiştir: Teşehhüd için şunu deyiniz:
"Ettehiyyâtü lilâhi, ezzâkiyâtü
lillâhi, etteyyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve
rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve ala ibâdi'lîâhissâlihîn. Eşhedü
en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne nnuhammeden abduhû ve
rasûlühû."
(Mülk ve azamet Allah'a mahsustur,
çok sevablar Allah'a mahsustur, tertemiz zikir ve ibadetler Allah'a mahsustur.
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey peygamber!...
Selam bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun. Allah'dan başka
hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim. Ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed
O1-nun kuludur ve Resulüdür.)"[5]
153- Hazreti
Aişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre, o teşehhüd ettiği zaman
şöyle söylerdi:
"Ettehiyyâtüttayyibâtü's-salavâtu'z-zâkiyâtu Hllâhi.
Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abduhû ve rasûlühû. Esselâmü
aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ
ibâ-dillâhissâlihîn."
Diğer bir rivayete göre de;
Hazreti Aişe'nin (Radıyallahu Anha) şöyle teşehhüd ettiği rivayeti de
vardır:
"Ettehiyyâtüssalavâtü'ttayyibâtü'z-zâkiyâtü lillâhi.
Eşhedü en lâ ilahe illâllâhu vahdehûî lâ şerike leh. Ve enne muhammeden abdühû
ve re-sûlühu. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu.
Esselâmü aleynâ ve ala ibâdillâhissâlihîn."[6]
154- İbni
Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayete göre, İbni Ömer teşehhüd ederek
şöyle söylerdi:
"Bismillâhi, ettehiyyâtü lillâhi,
essalavâtü lillâhi, ezzâkiyâtü lillâhi. Esselâmü alennebiyyi ve rahmetullâhi ve
berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis'sâlihîn. Şehidtü en lâ ilahe
illallah. Şehidtü enne muhammeden resûiüllah. "[7]
En iyisini Allah bilir.
Bunlar teşehhüdün nevileridir.
Beyhakî demiştir ki, Resûiüllah Sal-İallahu Aleyhi ve Sellem'den sabit olan bu
husustaki hadîsler üç tanedir: İbni Mes'ûd Hazretlerinin hadîsi, îbni Abbas
Hazretlerinin hadîsi ve Ebû Musa Hazretlerinin hadîsi... Bu, Beyhakî'nin
sözüdür. Ondan başkası da demiştir ki, bu üç hadîs sahihtir; ancak en sahihleri,
İbni Mes'ûd Hazretlerinin rivayet ettiği hadîstir.
Bil ki, zikri geçen teşehhüdlerden
herhangi biri ile teşehhüd yapılırsa caizdir. İmamımız Şafi'î ve ondan başka
alimler (Allah hepsinden razı olsun) böyle kabul etmişlerdir. İmam Şafi'î
Hazretlerine göre bu teşeh-hüdlerin en faziletlisi, İbni Abbas'ın (Radıyallahu
Anhüma) hadîsidir.Çünkü onda (Mübârekât) sözü ziyadedir.
Bu teşehhüdlerde genişlik ve
muhayyerlik olmasından dolayı ravile-rin lâfızları değişik olmuştur. En iyisini
Allah bilir.
En uygun olan, ilk üç teşehhüdden
birini tam olarak okumaktır. Acaba okunan bu teşehhüdün bir kısım lâfızlarım
kaldırmak kifayet eder mi? Bu hususta tafsilât vardır:
Bilinmelidir ki, teşehhüdde geçen
"Mübârekât, Salavât, Tayyibât, Zâkiyât" lâfızları sünnettir, şart değildir. Eğer
bunlar kaldırılarak: "Et-tihayyâtu lillâhi, esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..."
sonuna kadar okunmuş olursa, bunun cevazında bizde muhalefet yoktur. Fakat:
"esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okunması vacibdir; bundan hiç
bir şey kaldırmak caiz değildir; yalnız: "Ve rahmetullâhi ve berekâtühu"
lâfızları üzerinde alimlerimizin üç görüşü vardır:
1- Bu iki
lâfızdan hiç birini kaldırmak caiz değildir ve bu görüş en sahîh olandır. Çünkü
hadîs-i şerifler bu lâfızlar üzerinde ittifak
etmektedirler.
2- İki lâfzı da kaldırmak caiz
olur.
3- "Berekâtuhu"
lâfzının kaldırılması caizdir; "Rahmetullâhi" sözünün kaldırılması
değil...
Alimlerimizden Ebû Abbas b. Süreye
şöyle demiştir. Teşehhüdü yalnız şu sözlerle ifade etmek caiz olur: "Ettehiyyâtü
lillâhi. Selâmün aleyke eyyühennebiyyu. Selâmün aîâ ibâ-dilîâhissâlihîn. Eşhedü
en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden resûiüllah." Rivayetlerin çoğunda
"El-Selâm = ESSELÂM" kelimesi, lamı tarifledir. Bazı rivayetlerde ise (burada
geçtiği gibi), lamı tarifsiz "Selâmün" şeklindedir. Yani iki yerde lamı tarifli
veya lamı tarifsiz geçer. Bunların ikisi de caiz ise de, alimlerimize göre lamı
tariflisi daha faziletlidir; çünkü bu rivayet daha çoktur ve harfler de bunda
ziyade olduğundan ihtiyat bundadır.
Tahiyyattan önce "Besmele" getirme
işine gelince; "Neseî ve Beyha-kî sünenlerinde ve bu ikisinden başkasında
"Besmele"nin isbatı merfu' hadîs olarak bize rivayet edilmiştir. Nitekim İbni
Ömer'in teşehhüdünde geçmişti. Fakat hadîs alimlerinden Buharı, Nese'î ve
bunlardan başkası demiştir ki, besmeleyi ziyade olarak söylemek, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh olarak sabit olmuş değildir. Bunun içindir
ki, alimlerimizin çoğunluğu, teşehhüdde "Besmele" getirmek müstahab değildir,
demişlerdir. Bir kısım alimlerimiz de müstahab olur, demişlerdir. Muhtar olan,
besmeleyi getirmemektir; çünkü teşehhüdü rivayet eden ashabın çoğunluğu,
besmeleyi rivayet etmemişlerdir.
Bil ki, teşehhüd duası okunurken,
sıra üzere okumak (kelimelerin yerini değiştirmemek) müstahabdır; vacib
değildir. Alimlerin çoğunluğuna göre, muhtar olan sahîh mezhebde, bir kısım
kelimeleri bir kısmı üzerine takdim etmek caizdir. îmam Şafi'î (Allah ona rahmet
etsin), ÜMM kitabında böyle kaydetmiştir. Fakat, Fatiha lâfızlarında olduğu
gibi, bunda da caiz olmaz, diyen olmuştur. Ancak bazı rivayetlerde, Besmelenin
Şe-hâdet lafzı üzerine takdîm edilmiş olması, işin cevazına delâlet eder.
Nitekim daha önce geçtiği üzere bazı rivayetlerde de, Besmele sonraya
bırakılmıştır.
Fatiha sûresi ise, lâfız ve tertib
bakımından da mu'cizdir; onun lâfızlarının yerini değiştirmek caiz olmaz. Bir
de, arabca okumasını bilen kimse için, yabancı dil ile teşehhüd yapmak caiz
değildir. Arabca okuyamayan kimse, kendi lisanı ile okur ve İftitah tekbîri
bahsinde belirtiğimiz gibi, arabcasını öğrenir.
Teşehhüdün gizli okunması,
müslümanların icmaına binaen sünnettir.
155- Abdullah
b. Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir:
"Teşehhüdü gizli okumak,
sünnettendir. "[8]
Teşehhüdden Sonra Peygamber Sallallahu
Aleyhi Ve Sellem'e Salât Getirmek
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e son teşehhüdden sonra "SALÂT" getirmek (ona rahmet duasında bulunmak),
Şafi'î mezhebinde vacibdir; eğer bu teşehhüdde okunmazsa, namaz sahîh olmaz.
Fakat sahîh ve meşhur mezhebe göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
Âl-i (ailesi) üzerine Salât getirmek vacib değildir; müstehabdir. Bazı
imamlarımız da demişlerdir ki, bu da vacibdir.
En faziletli "Salât" duası şöyle
demektir:
"AUâhümme salli aîâ muhammedin
abdike ve resûlike'n-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve
zürriyyetihi ve kemâ sal-leyte aîâ ibrâhîme ve alâ âl~i ibrahim ve bârik alâ
muhammedin ennebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve zürriyyetihi
kemâ barekte alâ ibrâhîme ve alâ âl-i ibrâhîme fi'1-âîemîne inneke hamîdün
mecîd."
(Allah'ım! Ümmî olan kulun ve
Peygamberin, Resulün Muhammed'e rahmet et. Hazreti İbrahim'e ve ftl'ine rahmet
ettiğin gibi, Muhammed'in de âl'ine, zevcelerine ve zürriyyetine rahmet et. Ümmî
Peygamberin Muhammed'e, Muhammedin âl'ine, zevcelerine, zürriyyetine, bütün
alemlerde İbrahim'e ve İbrahim'in âline bereket verdiğin gibi bereket ver.
Muhakkak ki Sen, hamd edilmeye lâyıksın, şeref ve kerem sahibisin.)"[9]
Bu şekildeki "Salât", Buharî ve
Müslim'in Sahîh'lerinde, Kâ'b b. Üc-re'den, Ücre de Resûlüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'den rivayet etmek suretiyle bize intikal etmiştir; ancak bu rivayetin
bir kısmı, sahîh olarak Kâ'b hazretlerinden başkasından değişik lâfızlarla
rivayet edilmiştir. Buna dair geniş bilgi, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e "Salât" getirmek bölümünde verilecektir; yüce Allah dilerse... En
iyisini Allah bilir.
Getirilmesi vacib olan salât:
"Allâhümme salîi ale'n-nebiyyi" sözüdür. İnsan dilerse:
"Sallallâhu alâ
muhammedin"
der.
İsterse:
"Sallallâhu alâ resûlihi" veya
Sallallâhu ale'n-nebiyyi der. Bizde şu görüşler vardır:
Birincisi,
"AHâhümme salli alâ muhammedin"
sözünden başkası caiz olmaz. İkincisi,
"Ve sallallâhu alâ
ahmede"
söylemek caiz
olur.
Üçüncüsü,
"Saliaîlâhu aley" de söylenebilir.
En doğrusunu Allah bilir.
Birinci oturuşta (teşehhüdde),
Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e Salât getirmek ittifakla vacib değildir,
(Hanefî mezhebinde mekruhtur ve okunursa, kıyam tehir edildiğinden sehiv secdesi
gerekir. Hanefî mezhebinde, bilindiği gibi teşehhüd lâfızları da başka rivayete
binaen değişiktir). Şafi'î mezhebinde, birinci oturuşta teşehhüdden sonra
Peygambere Salât getirmek, müstahab olup olmayacağı üzerinde iki görüş vardır.
Sahîh olan birinci görüşe göre, Peygambere Salât getirmek müstahab olur; fakat
âl'ine müstahab olmaz. İkinci görüşe göre, Peygamberin âl'ine de Salât getirmek
müstahab olur. Bize göre birinci teşehhüdde dua okumak müstahab olmaz; mekruh
olur, alimlerimiz demiştir. Çünkü birinci oturuşta hafiflik esastır; ikinci
oturuş böyle değildir, uzatılması gereklidir. En doğrusunu Allah
bilir.
Son Teşehhüd'den Sonra Dua
Okumak
Bil ki, son teşehhüd'den sonra dua
okumak, ihtilafsız olarak meşrû'dur.
156- Abdullah
ibni Mes'ûd'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallâhu
Aleyhi ve Sellem, ona teşehhüdü öğrettikten sonra, sonunda şöyle buyurdu: "Sonra
istenen dua yapılır." Buharî'nin başka bir rivayetinde: "Dilerse dua yapar.’'’
şeklindedir. Müslim'in de bir rivayetinde: "Sonra, dileklerden istediğini
seçerek dua yapsın." ifadesi vardır.[10]
Bil ki, bu dua müstahabdır; vacib
değildir. İmam oİmayan kimse için, bu duayı uzatmak müstahab olur; Kişi, ahiret
ve dünya işlerinden dileyip dua eder. İnsan, rivayet edilen duaları okuyabildiği
gibi, dizmiş olduğu sözlerle de dua edebilir; ancak rivayet edilen duaları
okumak daha faziletlidir. Rivayet edilen dualar, çeşitli ülkelere göre
değişiktir. Biz burada en faziletli olanı gösteriyoruz ki, o da Buharî ve
Müslim'de rivayet edilen şu hadîs bunlardan biridir:
157- Ebû
Hüreyre'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz, son teşehhüdü
tamamladığı zaman, dört şeyden Allah'a sığınsın: Cehennem azabından, kabir
azabından, hayâtın ve ölümün fitnesinden, kör deccal'm şerrinden..." Bunu
Müslim, çok değişik rivayet yollan ile tesbit etmiştir. Bunlardan bir rivayet
de şöyle:
"Sizden biriniz teşehhüd yaptığı
zaman, Allah'a sığınarak şöyle desin:
"Allâhümme innî eûzü bike min
azâbi cehenneme ve min azâbi'î-kabri ve mine'i-mahyâ ve'1-memâti ve min şerri
fitneti'l-mesîhi'd-deccâli."
(Allah'ım! Cehennem azabından,
kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, kör Deccal'in fitnesinin
şerrinden Sana sığınırım."[11]
158- Hazreti
Aişe'den (Radıyall'ahu Anha) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallâhu
Aleyhi ve Sellerrı getirmiş olduğu "Salât" da şöyle dua ederdi:
"Allâhümme innî eûzü bike miti
azâbi'l-kabri ve eûzü bike min fitneti'l-mesfhi'd-deccâli ve eûzü bike min
Ifitneti'l-mahyâ ve'1-memâti. Ailâhüm-me innî eûzü bike mine'1-me' seitıi
ve'1-mağremi"
(Allah'ım! Kabir azabından ben
Sana sığınırım, kör Deccal'in fitnesinden Sana sığınırım, hayatın ve Ölümün
fitnesinden Sana sığınırım. Allah'im! Günahdan ve borçtan ben Sana sığınırım.
"[12]
159-Hazreti
Âli'den (Radıyallahu ânh) rivayet edildiğine göre Resû-Iüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem namaz kıldığı zaman, teşehhüd ile selâm arasında son olarak şunu
söylerdi:
"Allâhümmeğfir îîmâ kaddemtü ve mâ
ahhartü ve mâ esrertü ve mâ a'lentü ve mâ esrertü \ve mâ ente a'lemu bihi mirim.
Ente'l-mukaddimu ve ente'l-muahhiru lâ\ilâhe illâ ente."
(Allah'ım! İşlediğini ve
işleyeceğim,; gizli ve aşikâre yaptığım, aşırı gittiğim ve benden daha iyi
bildiğin kusurlarımı bağışla. İleri götürüp yükselten ve geri bırakıp hor1
yapansın. Senilen başka hiç bir ilâh yoktur)[13]
160- Abdullah b. Ami; b. El As yoluyla
Ebû Bekir Es-Sıcldîk'dan (Radıyallahu Anhüm) Resûliîllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e şöyle dediğini rivayet ettik: Bana bir iiua öğret ki, ben namazımda
onunla dua edeyim. Peygamber, şöyle söyle dedi:
''Allahümme inni zalemtü nefsî
zulmen kesîren ve lâ yağfiru 'z-zünûbe illâ ente. Fağfir lîmağfireten rrıin
mdikej verhamniinneke ente'l-ğafûru'r-rahîm."
(Allah'ım! Ben, nefsime çok büyük
zulüm yaptım. Senden başkası da günahları bağışlayamaz. Katından bana mağfiret
buyur ve bana merhamet et. Muhakkak ki Sen çok bağışlayansın çok merhamet
edensin.”[14]
Buharî, Beyhakî ve bunlardan
başk;a imamlar, namazın sonunda bu hadîs ile dua yapılması hükmüne vardılar ki,
bu güzel bir istidlaldir. Çünkü Hazreti Ebu Bekir'in (Radıyallahu Anh):
"Namazımda yapacağım dua" sözü, namazın tümüne şamil olur ve naımazda duanın
yeri de bu teşeh-hüdden sonradır.
161- Ebû Salih
Zekvan'dan, o da bir sahabîden rivayet ettiğine göre, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bir adama sordu:
"Namazda nasıl söylersin (dua
edersin)?" Adam cevab verdi: - Teşehhüd ederim ve şöyle
derim:
"Allâhümme innî es'elüke'l-cennete
ve eûzü bike minennâri.
O kadar var ki, ben senin
fısıldaman gibi ve Muaz'm fısıldaması gibi güzel yapamıyorum. Bunun üzerine
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Cennet ile cehennem arasında
fısıltı yap (Cenneti iste ve Cehennemden Allah'a sığın)" En doğrusunu Allah
bilir.[15]
Her yerde yapılması müstahab olan
dua şudur:
' 'Allah ümme innî es 'elüke
'-afve ve '1-âfiyete. Allah ümme innî es 'elüke’l-hüdâ ve't-tükâ ve'l-afâfe
velğına
(Allah'ım, Senden afv ve afiyet
isterim. Allah'ım, Senden hidayet, takva, kanaat ve nefis zenginliği isterim.)
En doğrusunu Allah bilir.
Namazdan Çıkmak İçin Selam
Vermek
Bil ki, namazdan çıkmak için selâm
vermek, namazın rükünlerinden bir rükündür ve namazın farzlarından bir farzdır;
selâmsız namaz sahîh olmaz. Bu hüküm, Şafi'î'nin, İmam Malik'in, İmam Ahmed'in,
ilk ve son devir alimler çoğunluğunun mezhebidir. (Hanefî mezhebinde ise selâm,
namazdan bir rükün değil, vacibdir.) Sahîh ve meşhur hadîsler bunu, böylece
açıklıyor. Bil ki, selâmda en mükemmel olan sağa şöyle
demektir:
"Esselâmu Aleyküm veRahmetullahi",
sol tarafa da: "Esselâmu Aley-küm ve Rahmetullahi".
Bu şekildeki selâm
sözüne,
"Ve
berekâtühû"
kelimesini ilâve etmek müstahab
olmaz; çünkü Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den meşhur olarak rivayet
edilene aykırı düşer. Her ne kadar Ebû Davud'un rivayetinde bu ilâve varsa ve
bunu alimlerimizden de çoğu söylemişlerse de hadîs şazdır, bizim başta
söylediğimiz meşhurdur. En doğrusunu Allah bilir.
Namaz kılan kimse, ister imam
olsun, ister imama uyan olsun, ister yalnız başına bulunsun, ister az cemaate
imam olsun, ister farz namaz kılsın, ister nafile namaz kılsın, bütün bunlarda
yukarda anlattığımız gibi, sağa ve sola başını çevirerek iki selâm verir. Ancak
vacib olan bir selâmdır, ikinci selâm sünnettir. Eğer bu ikinci selâmı terk
ederse, ona zarar vermez. Sonra selâm lâfzından vacib olan "Esselâmu Aleyküm"
demektir. Eğer: "Selâmun Aleyküm" demiş olursa sahîh olan görüşe göre kifayet
etmez. Eğer: "Aleykümüsselâm" derse sahîh olan görüşe göre
caizdir.
Eğer: "Esselâmu Aleyke", yahud:
"Selâmî Aleyke", yahud: "Selâmı Aleyküm", yahud: "SelâmuIIahi Aleyküm", yahud
tenvinsiz: "Selâ-mu Aleyküm", yahud: "Esselâmu aleyhim" söylerse, ihtilafsız
bunlarla namaz caiz olmaz. Eğer bilerek ve kasden bunu yaparsa namazı ihtilafsız
batıl olur; yalnız: "Esselâmu Aleyhim" sözü ile namazı batıl olmaz; çünkü bu
bir duadır. Fakat yanılarak bunlardan birini söylerse, namaz batıl olmaz; ancak
yeniden doğru selâm vermesi gerekir.
Eğer imam yalnız bir selâm verse
de, imama uyan iki selâm yapmış olsa, alimlerimizden Kadı Ebû Taybe Et-Taberî ve
bundan başkası demişlerdir ki, imam selâm verdikten sonra, ona uyanlar
serbestirler. İsterlerse hemen selâm verirler ve isterlerse, dua için oturmayı
istedikleri kadar uzatabilirler. Daha doğrusunu Allah
bilir.
İnsan Namazda İken, Kendisi İle Konuşan
Kimseye Söylenecek Zikirler
162- Sehl
b.Sa'd Es-Sâ'idî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine. göre, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kime ki, başkasını uyarma
zorunluğu, namazı içinde hasıl olursa, şöyle desin: SÜBHÂNELLAH (Allah
noksanlıklardan münezzehtir)
Sahîh bir rivayet de şöyle:
"Uyarma zorunluğu size geldiği zaman, erkekler teşbih yapsın (Sübhânellah,
desin), kadınlarda el çarpsın."
Bir rivayette de: "Tesbîh erkekler
için, el çarpmak kadınlar içindir." şeklindedir. (Yanilan bir imamı uyarmak veya
önemli bir hal dolayısı ile namaz dışında bulunan bir kimseyi ikaz etmek için,
namaz kılmakta olan erkek "Sübhânellah" der, kadın ise, bir elinin içi ile diğer
elinin dışına vurarak ses çıkarır ki, buna "Tasfîk" denilir.[16]
Namazdan Sonraki Dualar Ve
Zikirler
Namazdan sonra zikir (tesbîh)
yapmanın müstahab olduğunda alimler birlik olmuşlardır. Bu hususta çeşitli ve
çok sahîh hadîsler vardır. Biz bunlardan en önemli olanları
anlatacağız:
163- Ebû
Ümame'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah
Saallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu: Hangi dua daha çabuk kabul olunur? Şöyle
buyurdular:
"Gecenin son vaktinde ve farz
namazların arkasında (yapılan dualar)..."[17]
164- İbni
Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, şöyle
demiştir:
"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in namazının son bulduğunu Tekbîr ile (teşbih ve zikir yapmasıyla)
anlardım" Yine Buharî ve Müslim'in Sahihlerinde İbni Abbas'dan (Radıyallahu
Anhüma) bir rivayet de
şöyle:
"İnsanlar, farz namazdan
ayrıldıkları zaman zikirle sesi yükseltmek, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in devrinde idi." Yine İbni Abbas (radıyallahu Anhüma) demiştir: "Ben, bu
zikri işittiğim zaman, namazı tamamladıklarını bilirdim."[18]
165- Sevban'dan
(radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, şöyle
demiştir:
"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem namazını tamamladığı zaman üç defa istiğfar ederek "Estağfirullah"
(Allah'tan mağfiret dilerim) diyerek" şöyle buyururdu:
"Allâhümme ente's-seiâmu ve
minke's-selâm, tebârekte yâ ze'I-celâli ve'I-ikrâm."
(Allah'ım, Sen afattan selâmet üz resin ve
selâmet de Sendendir. Ey Celâl ve ikram sahibi, Sen noksanlıklardan
münezzehsin).
Bu hadîsin ravilerinden olan
Evza'î'ye denildi ki, istiğfar nasıl olur? Cevab olarak, şöyle söylersin,
dedi:
"Estağfirullâhe, estağfirullâhe"
(Allah'dan mağfiret dilerim, Allah'dan mağfiret dilerim)[19]
166- Muğîre
ibni Şu'be'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, namazı bitirip selâm verdiği zaman şöyle
derdi:
La ilahe illâllâhu vahdehû, lâ
şerike lehu. Lehu'l-müîkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir.
Aîlâhümme la mâni'a Uma a 'teyte ve lâ mu'tıye limâ mene'te ve lâ yenfa'u
zelceddi minke'l-ceddü." zelceddi minke'l-ceddü."
(Allah'dan başka hiç bir ilâh
yoktur, yalnız O vardır, O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na
mahsustur. O her şeye kadirdir. Allah'ım! Senin verdiğini engelleyen yoktur ve
vermediğim de verecek kimse yoktur. Güçlüye hiç bir şey fayda vermez; güç ancak
sendedir. "[20]
167- Abdullah
ibni Zübeyr'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Peygamber
efendimiz selâm verince her namaz arkasında şöyle derdi:
"Lâ ilahe illâllâhu vahdehû lâ
şerike lehu. Lehu'l-mülkü ve îehu'î-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Lâ
havle ve lâ kuvvete illâ biîlâh. Lâ ilahe illâllâhu ve lâ na 'büdu illâ iyyâhu
lehunni'metü ve'l-fadlü ve îehussenâu'İ-hasenü lâ ilahe illâllâhu muhlisine
lehu'd-dîne ve lev kerihe'î-kâfirûn. (Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur;
yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her
şeye kadirdir. İbâdetlere güç yetirmek, günahlardan korunmak ancak Allah'ın
kuvveti iledir. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur ve ancak O'na ibadet
ederiz. Nî-met ve ihsan O'nundur. Güzel övgü O'na mahsustur. Allah'dan başka hiç
bir ilâh yoktur; kâfirler hoşlanmasa dahi, biz ibâdeti Allah'a has kılarız (ve
bu tevhid sözünü söyleriz.)" İbni Zübeyr demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, her namazın arkasında bunları söyler, tesbîh (tehlîl)
yapardı.[21]
168- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Muhacirlerin fukarası,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dediler ki: Mal varlığı olan
zenginler, yüksek dereceleri ve cennetin tükenmez nî-metlerini alıp götürdüler
(biz fakirlerin hali ne olacak?) onlar, bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç
tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Üstelik onların maldan ötürü faziletleri var:
Malları ile hac yapıyorlar, ömre yapıyorlar, cihad yapıyorlar, sadaka
veriyorlar... Peygamber efendimiz (onlara) buyurdu:
"Size bir şey öğreteyim mi ki,
onunla sizi geçenlere ulaşasımz, onunla sizden sonrakileri gecesiniz ve sizden
daha faziletli bir kimse olmasın; ancak sizin gibi yapan müstesna?" Ashab
dediler ki, evet (bize öğret) ya Resûlellah! Peygamber efendimiz buyurdu: "Her
namazın arkasında otuz üç defa tesbîh yaparsınız (Sübhânellah, dersiniz), tahmîd
edersiniz (Elham-dü lillah, dersiniz), tekbîr getirirsiniz (Allahu Ekber,
dersiniz)."
Bu zikrin keyfiyetinden, Ebû
Hüreyre'den rivayet eden Ebû Salih'e sorulduğu zaman dedi ki: şöyle söylenerek
tesbîh yapılır:
"Sübhânellâh",
"Elhamdülillah",
"Allâhu
ekber..."
tâ bunlardan her biri otuzüç defa
oluncaya kadar...[22]
169- Kâ'b ibni Ücre, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber efendimiz
buyurdu:
"Arka arkaya söylenecek kelimeler
vardır ki, farz namazların sonunda bunları söyleyen yahud bunları yapan mahrum
kalmaz. Bunlarda otuzüç tesbîh (sübhânellah), otuzüç tahmîd (Elhamdü lillâh) ve
otuzdört tekbîr (Allâhu Ekber) dir."[23]
170- Ebû Hüreyre (radıyallahu Anh)
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber
Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Her namazın arkasında kim otuz üç
defa Allah'ı tesbîh eder (Sübhânellah, der), otuzüç defa Allah'a hamd eder
(Elhamdü lillâh, der), otuzüç defa Allah'ı tekbîr eder (Allâhu Ekber, der)
ve
"Lâ İlahe îîaîlâhu Vahdehü Lâ
Şerîke lehu, Lehuîmülkü ve Lehulham-dü ve Hüve Alâ Külli Şey'in
Kadîr"
sözü ile yüzü tamamlarsa,
günahları deniz köpüğü kadar dahi olsa, onlar bağışlanır. "[24]
171- Sa'd b.
Ebî Vakkas (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Seliem namaz arkasında şu sözlerle Allah'a
sığınırdı:
"Allâhümme innî eûzü bike
mine'l-cübni ve eûzü bike en uredde ilâ erzeü'İ-umuri ve eûzü bike min
fitneti'd-dünyâ ve eûzü bike min azâbi'l-kabri"
(Allah'ım! Korkaklıktan Sana
sığınırını, erzeli ömre (kocalma haline) düşürülmemden Sana sığınırım, dünyanın
fitnesinden Sana sığınırım, kabir azabından sana sığınırım."[25]
172- Abdullah
ibni Ömer'den, o da Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine
göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
"İki haslet yahud iki huy vardır
ki, bunlara devam eden müslüman bir kul cennete girer. Bu iki şey kolaydır;
fakat bunları yapan azdır: Her namazın arkasında Allah Tealâ'yi on defa tesbîh
eder, on defa hamd eder, on defa tekbîr getirir ki, (bir vakit namazda otuz
tesbîh ve beş vakit namaz itibariyle) bunların tümü dil ile yüz ellidir. Sevab
tartısında ise (bir haseneye on sevab itibariyle), bin beşyüzdür. Ayrıca
yatağına girdiği zaman otuz dört tekbir yapar (Alİahu Ekber, der), otuz üç defa
hamd eder (elhamdü lillâh, der), otuz üç defa tesbîh yapar (sübhânellah, der).
Bunlar da dilde yüzdür; fakat tartıda (bire on sevab hesabı ile)
bindir."
Ravi der ki, ben, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmaklan ile bu teşbihleri saydığım gördüm.
Ashab sordular:
- Ya Resûlallah! Bunlar nasıl olur
kolaydır da, bunları yapan azdır? Buyurdular : "Sizden birine uykusu vaktinde
şeytan gelir de bunları söylemeden önce onu uyutur. Bir de ona namazında gelir
de, bunları söylemeden önce ona bir işi hatırlatır (ve o iş için bunları terk
eder)."[26]
173- Ukbe ibni
Âmir'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Her namazın
arkasında Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) sûrelerini okumamı Resûlüllah sallallahu
Aleyhi ve Seliem bana emretti."
Ebû Davud'un diğer bir rivayetinde
de, "Muavvizat" sûrelereni okumamı bana emretti, şeklindedir ki, bundan "Kul
Hüvellâhu Ahad, Kul Eûzü birabbilfelak ve Kul E'ûzü birabbinnâs" sûrelerinin
kasdedildiği anlaşılmaktadır. [27]
174- Mu'az'dan
(Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallaîlahu Aleyhi ve
Seliem Muaz'ın elinden tutarak buyurdu: "Ey Mu'az, vallahi seni seviyorum. Ey
Mu'az, sana tavsiye ediyorum ki, her namazın arkasında şunu söylemeyi asla terk
etmeyesin:
"Allâhümme e'innî alâ zikrike ve
şukrike ve hüsni ibâdetike"
(Allah'ım! Seni anmaya, Sana
şükretmeye ve Sana güzel ibâdet etmeye bana yardım et).[28]
175- Enes'den
(Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Resûlüllah sallallahu
Aleyhi ve Sellem, namazım tamamladığı zaman, sağ eliyle yüzünü meshederdi
(sıvardı) sonra buyururdu:
"Eşhedü en lâ ilahe illâllahu
errahmânü errahîmu. Allâhümme ezhib anni'î-hemme
ve'l-hazene"
(Rahman ve Rahim olan Allah "dan
başka hiç bir ilâh olmadığına şahid-lik ederim. Allah'ım! Benden üzüntü ve
kederi gider.)"[29]
176- Ebû
Ümâme'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir:
"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kıldığı farz ve nafile namazları arkasında ona her yaklaştığım zaman
şöyle dediğini işitmişimdir:
"Allâhümmeğfir lîzünûbî ve
hatâyâyne küllehâ. Allâhümme en'işnî vecburnî vehdinîlisâlihi'l-a'mâli
ve'I-ahlâki innehû lâ yehdı Hsâlihihâ ve lâ yesrifu seyyiehâ illâ
ente."
(Allah'ım! Günahlarımı ve
kusurlarımı, hepsini bağışla. Allah'ım! Beni yükselt ve halimi düzelt ve beni
iyi işlere, iyi ahlâka ilet. Çünkü Senden başkası iyi işlere iletemez ve kötü
işlerden alıkoyamaz.''[30]
177- Ebû Sa'îd
El-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki: "Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını bitirince, bilemiyorum, selâm vermeden önce
yahud selâm verdikten sonra, şöyle derdi:
"Sübhâne rabbike rabbi'l-ızzeti
amma yesıfûn ve selâmün ale'l-murselîn ve'1-hamdü Iillâhi
rabbi'l-âlemin"
(Aziz olan senin Rabbm,
müşriklerin yaptıkları (kötü) vasıflardan münezzehtir, peygamberlere selâm
olsun, alemlerin Rabbine hamd olsun...)"[31]
178- Enes'den
(radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Peygamber sallallahu
Aleyhi ve Sellem namazdan ayrılınca şöyle söylerdi:
"Alîahümmec'al hayre umarî âhirahu
ve hayre amelîhavâtimehu vec'al hayre eyyamı yevme
elkâke."
(Allah'ım, ömrümün sonunu, ömrümün
hayırlısı yap; işlerimin sonunu, işimin hayırlısı yap; günlerimizin en
hayırlısını da, Sana kavuştuğum gün yap "[32]
179- Ebû
Bekre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre: "Namazın arkasında,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi:
"Allâhümme innî eüzü bike
mine'l-küfri ve'1-fakri ve azâbi'l-kabri" (Allah'ım! Küfürden, fakirlikten ve
kabir azabından Sana sığınırım."[33]
180- Zayıf bir
isnadla Fedale b. Ubeydullah'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu aleyhi ye Sellem şöyle buyurdu: .
"Sizden biriniz namaz kılınca
(sonunda), Allah'a hamd ve övgü getirsin. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e "Salât" getirsin. Sonra dilediği şeyi istesin (dua yapsın)."[34]
Sabah Namazından Sonra Allah'ı Teâlâyı
Zikretmek
Bil ki, gündüz yapılan zikir
vakitlerinin en şereflisi, sabah namazından sonra yapılan
zikirdir.
181- Enes'den
(Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kim sabah namazını cemaatla
kıldıktan sonra oturur da, güneş doğuncaya kadar Allah'ı zikreder sonra
(kerahet vakti çıktıktan sonra) iki rekât namaz kılarsa, tam bir hac ve ömre
sevabı gibi olur, tam, tam...”[35]
182- Ebû
Zer'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim, sabah namazının sonunda
dünya kelâmı yapmadan, iki ayağını bükerek şunları on kez
söylerse
"Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ
şerîke lehu, lehu'l-mülkü ve Jehu'J-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli
şey'in kadîr"
(Allah'tan başka ilâh yoktur. O
birdir ve eşi yoktur. Mülk O'nundur ve ha m d O'nundur. Diriltir ve öldürür ve O
her şeye muktedirdir.) ona
on sevab yazılır, ondan on günah
silinir, son derece yükseltilir ve o günü her nahoş şeyden güvencede olur,
şeytandan korunur, Allah'a ortak koşmak günahından başka hiç bir günahın da ona
kavuşması uygun düşmez. (Çünkü Allah', şirkten başka günahları dilediğinde
bağışlar. Şirk ise, tevbe ve istiğfar ile bağışlanır)."[36]
183- Ashabdan
Müslim b.El-Haris Et-Temîmî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre,
Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem ona fısıldayarak şöyle
dedi:
"Akşam namazını bitirdiğin zaman
yedi kez:
"Allâhümme ecirnî
minennâr"
(Allah'ım, beni ateşten koru)
söyle. Zira sen bunu söyleyip de o gecende ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib
olur. Sabah namazını kıldığın zaman yine aynı şeyi söyle. Zira sen, o gündüzünde
ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib olur."[37]
184- Ümmü
Seleme (radıyallahu Anha) validemizden rivayet edildiğine göre, şöyle
demiştir:
"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem sabah namazını kılınca şöyle derdi:
"Allâhümme es'elüke ilmen nâfi'an
ve amelen mütekabbelen ve nzkan tayyiben"
(Allah'ım! Senden faydalı ilim,
makbul amel ve helâl nzık isterim).[38]
185- Suheyb'den
(Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki; Resûlüllah sallahu
Aleyhi ve Sellem, sabah namazından sonra bir şey söyleyerek dudaklarını
kıpırdatırdı. Ben sordum: Ya Resûlallah, bu söylemekte olduğun nedir? cevab
olarak
"Allâhümme bike uhâvilü ve bike
usâviîü ve bike ukâtilü." (Allah'ım! İşlerimin düzelmesini senden isterim,
Seninle korunurum ve Senin kudretinle cihad yaparım).[39]
"Bu belirttiğim manada hadîsler çoktur. Bundan sonra gelecek olan bölümde,
gündüzün ilk vaktinde söylenecek zikirler, gözlerin aydın olacağı dualardır,
lnşaallah Tealâ...
Muhammed Beğavi'nin
"Şerhu's-Sünne" adlı eserinden rivayet ettiğimize göre, Alkame İbni Kays
demiştir ki: Sabah namazından sonra alimin uyumasından dolayı arz, Allah'a
şikâyette bulunur, diye bize nakledilmiştir.
[3] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
Tirmizî demiştir ki, bu hasen bîr hadîstir. Hakim de,
sahîhdir, demiştir. Bir sahabî, "Şu sünnettendir" dediği zaman, "Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu" manasında olur. Rütbe bakımından farkları
varsa da, her ikisi de sünnettir. Birincisine "Mevkuf", diğerine de "Merfû"
denilir.) Muhtar olan sahîh mezheb budur. Fıkıh alimlerinden, hadîs, usûl ve
kelâm alimlerinden ibaret çoğunluk bu görüş üzerindedir. Aşikâre okunarak
teşehhüd yapılması mekruhtur; namaz batıl olmaz ve sehiv (yanılma) secdesi de
gerekmez.
[10] Buhârî. Müslim
[34] İbn-i Sünnî. Ahmedb. Hanbel. Ebû Dâvud. Tirmizî.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.